Sis




Paris'i sisin esir aldığı bugün. O gri bulutların içinde yürümek beni bambaşka bir şehirde, bambaşka bir zamanda var olmuş tıpkısının aynı duygularıma götürdü. O gri bulutların içindeki kaybolmuşlukta, zaman mekanla ayrık durduğumu düşündüğüm o anları tekrardan karşımda buldum.




8 Kasım 2021

...Ödevi yükledikten sonra hemen montumu giydim ve kendimi dışarı attım. Fakat çıkmadan önce montumun cebine annemin "zor zamanlar" için koyduğu küçük viski şişesini aldım. Bu şişeyi annem okulla İspanya'ya gittiği seferin dönüşünde almıştı. İstanbul'a yanıma koymak için hediye edecekmiş. Sonra araya pandemi girdi tabii. Ben de onun bu hevesine saygı duyarak onu içmedim. Çekmecemde tuttum. Daha sonra da İstanbul'a gelirken getirdim işte. Bugün, onun günüydü. Alkol dostumuz değil ama pek tabii yürüyüş eşlikçimiz olabilir.

Göle doğru yürüdüm. İstanbul'u sisin esir aldığı o gündü. Doğal olarak en yoğun olarak da göl ve çevresinde etkili olmuştu. İlerledim. Gri bulutların içinde kaybolmaya başladım. 

Tam olarak hangi an bilmiyorum. Ama bir an geldi... ve rahatladım. Kaybolmuş hissettim. Nereye dönsem o aynı dokuyu görmek aklımı başımdan aldı sanki. Zihnimin bir kısmını bıraktım havaya, üzerimde süzülerek takip etmesi için adımlarımı. Yürüdüm. Dümdüz ilerledim. 
Düşüncelerin yerini içgüdüler aldı. Ezilen dal, bir hayvan sesi, farklı gelen bir koku.
 
Şimdi ne yapacaksın? Savaş ya da kaç. 
Gölgesini gördüğüm şey de ne? Karşılamaya hazırlan. Dikleşen omurga, kasılan kaslar. 
Haha, ördekmiş. Göle doğru paytak paytak ilerliyor. 
Peki o karşıdaki karaltı? Evet, giderek büyüyen o karaltı. Aynı filmlerdeki gibi, dumanların arasından gizemli bir şekilde 'o' gelir. O ki hep beklediğin, şu an en çok ihtiyacın olan. Durup karşılıyorsun onu. Kendini açık ediyor sonunda. Muhakkak aynı beklentiler onda da vardı. "Bu kim anasını satayım" edasıyla bakıyorsunuz birbirinize. Karşılaşma sahnesi de hemen bitiyor zaten. 

Tekrar gerçeğin kollarındasın. Üstüne sis de azalıyor. Gölün etrafından çıkmışsın. Etrafında yine o belirli, sınırlı dünya... ortasında da sen. En yakın banka doğru ilerlerken düşünüyorsun. "Böyle kalmamalı bu. Hatırlamalı bunun hissettirdiklerini." Bir şiir yazmalı, adını da sis koymalı. Tevfik Fikret'inkiyle karıştırılmasın diye de çok kaygılanılmamalı. Burada yaşadıklarımı anlatacağım.
O an gözün açılıyor. Hızlı bir gerçeklik kontrolü. Tüm dünyan tekrardan kalibre ediliyor. Şiir de yalan oluyor tabii.
Bir sonraki şiirsel sise kadar elveda diye bakıyorsun arkasından



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dans Bakışı / Gölge Serinliği / Sinema Yolları

Aramak ya da arayamamak

Alıntılar